-
aldous huxley'nin magnum opus'u olan güzel yeni dünya (cesur yeni dünya) eseri üzerine emprovize musiki denemesini yapan, hamburg kökenli ve uzun soluklu olmayan bir albüm ile bizleri mest eden progresif rock grubudur. grup 1972'de bu kayıttan sonra dağılmıştır.
www.youtube.com/... -
iron maiden 'in bruce dickinson'un dönüşüyle 2000 senesinde çıkardığı ve bence son 20 senesinin en başarılı albümüdür.
aynı zamanda o albümün çatır çatır Steve Harris dinlediğimiz şarkısıdır da:
şarkı, dickinson'un temiz vokali yanında nefis bir akustik introyla başlar, aynı introyla da biter.
ancak, şarkının en vurucu yanı davullarıdır bana kalırsa. şarkının ortasında, davul ataklarıyla bezeli yaklaşık bir 30 saniyelik bölüm vardır ama, davulun asıl doyuruculuğu soloların girdiği 4.dakikadır. yaklaşık 1.5dakika boyunca davul şov dinleriz soloların arkasında, ki soloları da ayrı güzeldir.
kısacası, şarkı steve harris ve nicko mcbrain şarkısıdır bana kalırsa; defalarca dinlenesi, muhteşem bir şarkıdır.
albümdeki şarkılar:
(bkz: the wicker man)
(bkz: ghost of the navigator)
(bkz: brave new world)
(bkz: blood brothers)
(bkz: the mercenary)
(bkz: dream of mirrors)
(bkz: the fallen angel)
(bkz: the nomad)
(bkz: out of the silent planet)
(bkz: the thin line between love and hate) -
civilization v oyununa ait eklenti paketi. -
aldous huxley'in 1932 yılında yayımlanmış distopik romanı. yeni dünyada insanlar anne karnında değil yapay rahimlerde yetiştirilir. arıların ve karıncaların dünyasında olduğu gibi kişilerin misyonları ve hayatta yapacakları işler belirlenir ve belirli genetik kodlar altında belirli sayıda üretilirler. sonrasında olaylar olaylar. -
iron maiden'ın 2000 yılında çıkardığı 12. stüdyo albümü ve aynı ismi taşıyan şarkısıdır.
albümdeki sıralama şu şekildedir:
1. the wicker man
2. ghost of the navigator
3. brave new world
4. blood brothers
5. the mercenary
6. dream of mirrors
7. the fallen angel
8. the nomad
9. out of the silent planet
10. the thin line between love and hate
bu da şarkı sözleri:
rio
Dying swans twisted wings, beauty not needed here
Lost my love, lost my life, in this garden of fear
i have seen many things, in a lifetime alone
Mother love is no more, bring this savage back home
Wilderness house of pain, makes no sense of it all
Close this mind dull this brain, Messiah before his fall
What you see is not real, those who know will not tell
All is lost sold your souls to this brave new world
A brave new world, in a brave new world
A brave new world, in a brave new world
in a brave new world, a brave new world
in a brave new world, a brave new world
Dragon kings dying queens, where is salvation now
Lost my life lost my dreams, rip the bones from my flesh
Silent screams laughing here, dying to tell you the truth
You are planned and you are damned in this brave new world -
Huxley'in romandaki dünyasında, Londra'da bir laboratuvarda( canlı üretme yuvası ve şartlanma merkezi) üretilen özdeş yumurtalardan doğan çocuklar kendi özgün, bireysel tabiatlarından bilerek mahrum bırakılıyor. böyle dünyaya gelen çocuklar "benzersizlik işe yaramaz ve tekdüzelik mutluluktur, sosyal istikrar her şeydir" diktesi ile yetiştiriliyor.
çocuklar gruplara ayrılıyor ve farklı belirlenmiş bir dizi şartlandırma eğitiminden geçiriliyorlar - yeni dünyanın kast sistemine uyum sağlayacak farklı karakterler oluşturuluyor... bu şekilde çalışabilen ancak bağımsız düşünceden mahrum “insan altı” insanlar üretiyorlar. Hedefleri olan istikrarlı, ancak bireysellik - farklı olma arzusu gütmeyen bir toplum oluşturuyorlar. denetçilere göre düşünen insan sorun çıkaran insandır.
Huxley’nin distopyasında, bireylere "soma" adı verilen bir uyuşturucu ile suni mutluluk yaşatılıyor. toplumun önleyemediği çatışmaların stresli olumsuz etkilerini azaltıp bireylerin, acı ve stres - hayal kırıklığı yaşamalarına engel oluyorlar.
mutlu hisseden bireyler çatışmaların etkilerini ortadan kaldırmak için üretilmesi gereken problem çözme tekniklerine hiç başvurmuyor.
Kötüsü uyuşmuş bireyler haline geldiklerinin farkında bile değiller. ve tabi uyuşturucu eşliğindeki özgür cinsel yaşam... "herkes herkes içindir" mottosu ile isteyen istediği ile tek gecelik ilişkiyi yaşayabiliyor. böyle yazınca distopya değil de ütopya gibi geliyor değil mi?
hikayenin bu kısmı sık sık hasan sabbah'ın fedaileri için yarattığı sahte cenneti canlandırdı zihnimde.
duyguların doğal olarak hissedilemediği bu dünyada müzik ve filmlerle duygular hissettirilmeye çalışılıyor. yine aile kavramını edinememiş olan bu insanlara aile bağları çok banal geliyor.
kitaptaki dünya despotizm üzerine kurulu değil. insanlar severek kurulu sistemin kölesi oluyor. korku, kaygı, umutsuzluk gibi duyguları barındırmayan her daim yapay da olsa mutlu görünen karakterlerden bir tanesi mutsuz olmayı seçemediği için o hazin sonu yaşıyor.
ne olursa olsun özgür irademizle yaptığımız tercihlerimizle varız. 136 sayfalık kitapta hazlarının kölesi olmuş, düşünmeyen insanları okurken içim daraldı.
roman senaryolaştırılarak 1980 ve 1998'de de film olarak vizyona girmiş. -
Huxley'nin distopyası Cesur yeni dünya Steven Spielberg tarafından diziye uyarlanacak, senaryosunu ise Les Bohem ( Taken ) üstlenecek.
Kadro, demi moore, Jessica Brown Findlay, Kylie Bunbury, Hannah John-Kamen, Sen Mitsuji, Joseph Morgan ve Nina Sosanya gibi isimlerden oluşacak.
Demi moore, romandaki john'un annesi linda'yı canlandıracak. Romana ne kadar bağlı kalınacağını ve john'un akıbetini merak ettiğim bir senaryo olacak.
Sosyal mecralarda yeni gündem konusu olacak dizi şimdiden belli oldu gibi... -
distopya mı yoksa ütopya mı olduğu okuyanına göre değişecek roman. mesela siz ne isterdiniz? bilinçli ve özgür olmak mı yoksa mutlu olmak mı ? çünkü romandaki karakterler kendilerine pazarlanan içi boşaltılmış bir özgürlük kavramına göre özgür oldukları sanrısına sahip düşünmeyen, sorgulamayan bireyler. zaten ne bir hayal kırıklığı ne de bir olayın acısını yaşıyorlar. kitapta yan etkisi olmayacak şekilde kurgulanmış soma denen bir zımbırtı var ki hayatın gerçeklerinden koparıp disneyland'da prozac ile gezen prensese döndürüyor anında. zaten bunlar da 'atarım somamı, bakarım hayatıma' mottosuna sahip kimseler. e insan asıl mutsuzken, acı çekerken, hayal kırıklığına uğramışken soruyor 'neden?' diye. bu insanlar zaten laboratuvar ortamında döllenip, ileride yapmaları beklenen meslek, içinde bulunacakları sosyal sınıfa göre şartlandırılmışlar. insanlık tarihine dair bile kendilerine anlatılan dışında bir bilgileri yok. fakat 'irade' kavramı henüz yok edilememiş. haliyle arada bir sorgulayan, düşünen çürük yumurtalar çıkıyor. seçiminiz bilinçten yanaysa hala bir umut var yani. *
'bilincim bana sadece acı getiriyor, mutlu olamadıktan sonra napayım ben özgürlüğü?' diyenler için de şöyle bir sorum var. mutluluğun hazzı hayatında acıyı da tatmış insan için daha yüksek olmaz mı ? sabit bir mutluluk yaşayan insanla aksi duyguları da yaşayan insanın mutluluğunu kıyasladığımızda bunların mutluluğu arasında bir ölçü farkı olur gibi geliyor bana. kitaptaki medeniyet çarkların dönmesine ve insanların bunun bir parçası olarak daha çok tüketip mutluluğu böyle bulmasına yönelik olduğu için çok yapay ve yavan duruyor. günümüzde de bu yapaylıktan çok uzak değiliz. ' mutluluk bu kapağın altında. '
bir de kitaptan bir alıntı: duygular, arzu ile arzunun tatmini arasına gizlenir. -
Dizi uyarlaması bu sene itibariyle yayınlanmaya başlandı. Ben de ilk bölümü izledim ve sevdim de:)
Yalnız ben biraz daha karanlık bir evren bekliyordum, beklediğimi bulamadım. Buna rağmen izlenilesi olduğunu düşünüyorum. İzleyenlerin yarıya yakını da cinselliğin porno seviyesinde olduğunu belirtmiş, diğer yarıya yakını da “az bile yapmışlar” demiş. Ben iki tarafa da katılmıyorum çünkü kitabı çok önce okumuştum. ne oluyordu, hatırlamıyorum bile.
Bu arada Henry foster’ı canlandıran oyuncu sen mitsuji çok klas duruyor. :> -
içinde bulunduğumuz toplumların sosyal, ekonomik ve teknolojik durumunu düşündüğümüz de, gerçek üstü olmayan bir distopya, yazıldığı zamanın ötesine gerçekten geçmiş, huxley'nin bu eseri bana çok yakın gelecek de yaşayabileceğimiz bir gerçeklik gibi geliyor, ki tanımladığı bazı bölümleri kısmen yaşıyoruz. okurken yaratıcısının beynine hayran kaldığım eserlerden. -
romanı bir distopya değil ütopyadır. ütopik olmasının nedeni ise yazarın kafasında sorunsuz toplum idealidir. bu kitaba distopya yakıştırılması kadar abes bir yaklaşım yoktur. kitabın sonunda yaşanan çelişkiler aslında ahlaki problemlerin sorgusudur.
-- spoiler --
huxley aslında nadir de olsa sorun çıkartan kişileri de kitaba ekleyerek aslında kitabını edebi bir kıvama sokmuştur. burada sorun çıkartan ise haklı veya haksız görülmez. 1984 gibi kesin yargılar içeren bir manifesto kitabı değildir. bu kitapta huxley için kendi kafasındaki ahlaki çatışma kitabın sonuna yansımıştır. denetçinin tercihi gerçek değil mutluluktur. kendi mutluluğu değil, toplumun mutluluğudur. bunun için yapacağı şey ise insanların mutsuz olma hakkını onlardan almaktır. bireyin aradığı gerçekle, toplumun aradığı mutluluğun çeliştiği o anda denetçi düzenin devamını seçer. toplumun düzeni bireysel farklılıkları ve trajedyayı kaldıramayacak kadar narindir. burada topluma varoluşsal bir dayatma vardır çünkü insanlar doğmaz ve üretilirler. ancak bu varoluşsal zincirler 1984 romanında olduğu gibi "toplumdan fayda" sağlama üzerine değil "topluma fayda" sağlama gibi bir ahlaki fark içerir. işte bundan dolayı bu kitabın distopya olarak kategorize edilmesi saçmadır.
-- spoiler -- -
aldous huxley’nin brave new world’ü için yaptıkları doğaçlama albüm dışında başka bir işleri bulunmayan Hamburg menşei progressive rock grubu.